26 Aralık 2012 Çarşamba

TÜKETİM TOPLUMU MU, PAYLAŞIM TOPLUMU MU?



 

 

            Yeni bir yıla yaklaşırken, onun verdiği coşkuyla yine çılgınca alış-verişler yapıyoruz. Aldıklarımızı ihtiyacımız olduğu için mi alıyoruz,  yoksa o büyülü tüketim dünyasına kapılıp, çoğu zaman farkında olmadan, etiket yarısı! indirim! şok kampanya! aldatmacalarının sessiz ama cazibeli vitrinlerinde, kendimizi de kontrolümüzü  de kaybettiğimiz için mi alıyoruz?

            Planlama haricinde gerekli-gereksiz çantalarımızı dolduruyoruz. Aldıklarımıza sevinemiyor, hala alamadıklarımıza hayıflanıyoruz.  Henüz tamamladığımız alış-veriş keyfimizi, bu defa da  "vicdan sızısı" rahat bırakmıyor. Doğru yapmadığımızı, evde bunlar gibi sırası gelmediği için kullanamadığımız onlarcasının var olduğunu, anlık ileti ile bize  dönüş yapıyor.

            Günümüzde kendimizi mutsuz hissettiğimizde, kendimizden uzaklaşmak istediğimizde  en önemli kaçış alanlarımız, sığınaklarımız alış-veriş mekanları...Ama kısa süreli...Çünkü tüm bu tüketimler, atıştırmalıklar gibi suni bir rahatlama sağlasa da, ruhun açlığını doyuramıyor, ihtiyacını gideremiyor, yalnızlığını tedavi edemiyor.

            Aslında maddeten tok olan kendimizi ve benliğimizi, tıka basa doyurmaktan vazgeçsek de, Türkiye'de ve dünyada gerçekten aç ve açıkta olan binlerce, belki milyonlarca  insanlarla sahip olduklarımızı paylaşabilsek ve bunu alışkanlık haline getirebilsek iradi olarak, zorlanarak. Onların gözlerinde oluşacak  ışıltı, bizim de içimizi ısıtacak.

             Dolar milyoneri Kravinsky "Evsizler varken kimsenin iki eve sahip olmasına gerek yok "diyor ve kendisi varlığının önemli bir kısmını yoksullara ve tıbbi araştırmalara  verdikten sonra böbreklerinin birini de siyahi bir hastaya bağışlıyor".

            Soljenitsin:"Hep daha fazlasına ulaşmak için çabalamak yerine, sahip olma yarışından çekilerek, paylaşarak, vererek" insanlığa ulaşabileceğimizi söylüyor.

            Tekrar buluşmak ümidiyle...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder