16 Aralık 2013 Pazartesi

2014'te neleri değiştirebilirim?

 
                                                          Merhabalar!
 

                  "İki günü eşit olan ziyandadır" ifadesi insanın kendini geliştirmesi için önemli bir teşvik ve tehdittir. İki yılı birbirine eşit olan da öyleyse ziyan içinde ziyandadır. Çünkü bir yıla çok şeyler sığdırılır, çok şeyler katılır aslında. Ama önemli olan farkında olmak; bir gün, iki gün derken günlerin birer ikişer tükendiğini ve ömürden bitirdiğini kavramak.

               Evet öyleyse gelecek yeni yılda neler katabilirim hayatıma...Çünkü planı yapılmamış bir gün, kenarı çevrilmemiş araziye benzer, herkes onu yağmalar.

Ø     Hayata her koşulda pozitif bakabilirim, her şerde ve şeyde hayır umarım,

Ø     Sağlığımı tehdit eden fazla kilolarım için pazartesini beklemeden (1 Ocak çarşamba) yaşam tarzını değiştirerek ideal kiloma kavuşabilirim,

Ø     Buna bağlı olarak sağlıksız tüm yiyecek ve içecekleri kendim ve ailemin hayatından çıkarırım, (cips, kızartmalar, asitli içecekler, margarinler, fast foodlar)

Ø     Bir yabancı dil öğrenebilirim, bir dil bir insandır,

Ø     Farklı tarzda kitaplar okuyabilirim. Barack Obama 'nın hayatı, veya doğru yaşama kılavuzu olan sünnetleri öğrenebilirim,

Ø     Aile bağlarımı güçlendirebilirim, çocuklarımın bütün hayatlarına şekil veren, karakterlerinin oluşmasına etki eden "nitelikli zaman" ı onlardan esirgemem. Onların ihtiyaçlarını öncelerim. Akrabalarımı daha sık arayabilirim.

Ø     Şükretmeyi katarsam hayatıma aslında her şeyi katmış olurum.

Bu liste çok uzar, peki neleri çıkarabilirim;

Ø     Ufak tefek problem olmayan şeyleri problem yapmayı,

Ø     Fuzuli yani gereksiz harcamaları çıkarabilirim, modayı adım adım takip etmekten, sürekli çarşı pazar gezmekten ve  zaman israfından da kurtulabilirim,

Ø     Eşimle tartışmayı bırakıp anlaşmayı seçebilirim,

Ø     Zaman çok kıymetli, israfına sebep olan her türlü faydasız meşguliyetleri bırakabilirim, her diziyi takip etmek, saatlerce yarışma programları izlemek, internette facebookta saatler geçirmek gibi.

İnsanı değerli kılan niyetidir. Güzel işler yapma azmi ve ümididir, gerisi nasip kısmettir.

           Hoşça kalın.

11 Aralık 2013 Çarşamba

İNTİBA

                                                                İyi Akşamlar,

       "Sen anılması güzel olan bir söz ol. Çünkü insan kendi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibarettir". Bu sabah okuduğum Mevlana'ya ait olan bu veciz ifade çok hoşuma gitti.

       Maalesef yüze söylenen sözlerde riya olabiliyor, menfaatler gözetilerek inanmadığı taltifler yapılabiliniyor(!) ama bir insanı anıyor olmak için o insanın anılan yerde olmaması gerekir. Gıyabında güzel sıfatlarla anılıyorsa bir insan... bana göre  güzel yaşamış, kendine ve hayata değer katmış ve gidişiyle de  bir boşluk bırakmıştır.   

     Çünkü insanın arkasında bıraktığı sadece hoş bir nağmedir ...Her şey hayal gibi gelir geçer ama o insanı sembolize eden,  onu karakterize eden bir kaç cümle mutlaka vardır.   O'nu tasvir eden kelimeler ise o insanın yaşadığı hayatı özetler, bıraktığı intibaı  resmeder. İnsanın imajı oluşturma şansı tek bir kere de...müsveddesi yok, silme düzeltme, tekrar etme imkanı da yok. Ya mana yüklü bir eser, bir şaheser.... ya da anlamını bulamamış, deryada sığ kalmış...kısır döngüde takılmış... Mesela öyleleri vardır ki O'nu andığınızda yüzünüzde hoş bir tebessüm belirir çünkü o hep mütebessimdir, esprilidir, canlıdır, enerjiktir, dürüsttür, her şartta dosdoğrudur, çalışkandır, yardımseverdir, üretkendir, toplum meselelerine duyarlıdır, işinin ehlidir, yaptığının hakkını verir. O'nu anmak bile size mutluluk verir. Veya başka birini andığınızda içiniz incinir, yüreğiniz hep burkulur, çünkü kibirdir, engin dağları kendi yaratmıştır, kırıcıdır, fani olduğunun bile farkında değildir, ebedi var olacak gibi çalımlıdır... Oysa her şey ne kadar da aldatıcıdır...ve çabuk geçicidir...

    Madem ki yapılan  hiç bir şey  zayi olmuyor,  güzel yaşayıp güzeller listesinde anılmak  dileğiyle ....İyi akşamlar..

 

20 Kasım 2013 Çarşamba

DERSHANE = ETKİLİ VE VERİMLİ EĞİTİM





        Bu bir akıl tutulması mıdır ??  Türkiye gündemini günlerdir meşgul eden dershane ve okuma salonlarını kapatma mevzuunu ne kadar iyi niyetle de değerlendirmeye çalışsam; hedefi , kazancı, sonucu itibariyle hiç bir pozitif, mantıklı ve ikna  edici bir gerekçe , açıklama duymadım, okumadım. Ekser çoğunluğun dershanelerin bir ihtiyaçtan doğduğu ve bu ihtiyacın hala ihtiyaç olmaya devam ettiği ve dershanelerin mevcut eğitim sistemimizin eksiklerini tamamladığını, hatta yaralarını sardığı konusunda hemfikirken neden hala zaman ve kelam israfı yapıyoruz?

        Kendim  bizzat dershanenin kaliteli ve eşit eğitim almada ne denli önemli olduğunu yaşadığım için biliyorum. Çocuğum isteksiz ve sanki zoraki okula gidiyor ama hafta sonları aşk şevk ve çoşkuyla dershaneye gidiyor. Neden mi ? Aradığı sıcak ilgiyi, ruhuna hitab eden alakayı, birebir iletişimi, oyun ve ders birlikteliğini, ödev takibini dershane ortamında buluyor ve orada kendini değerli hissediyor. Okulda 46 öğrencinin arasında sevgi paylaşımında sıra bir türlü kendine gelmeden  teneffüs zili çoktan çalıyor....

       Durum böyleyken dershaneleri kapatmak Türkiye'nin hangi problemine çözüm hangi derdine derman olacak ben anlayamadım.Siz anlayabildiniz mi?  Akıl tutulması değilse bu nedir??  


14 Kasım 2013 Perşembe

SONBAHAR SON BAHAR MI?



                                                         Selamlar ve sevgiler herkese,
 
       Yine uzun bir aradan sonra sonbahar hissiyatımı paylaşmak istedim.
 
      Çoğumuza hazin görünür sonbahar mevsimi, ayrılık vaktidir çünkü...  Yaprak dökümüdür bir anlamda....vazifesini tamamlayan binlerce bitki ve  hayvancıklar vefat ederler . Sararan yapraklar nazlı nazlı,  birer ikişer toprağa düşerler...dost ve arkadaşları olan hayvancıklarla birlikte ...Geride çıplak kalan  ağaç ise iskeleti andırır adeta....Ama giderken öyle mucizeli ve adaletli giderler ki, çekirdek ve tohumlarını yerlerinde bırakırlar... sanki eserlerinin fotokopisini emin ellere toprağa emanet ederek giderler, canlıların en alt tabakasında olanlarda bile hiç bir emek zayi olmaz, her iş muhafaza edilir ki gelecek bahar dirilişlerine vesile olsun, her  şeyin anlamlı ve şefkatle olduğu belli olsun. Duygusal olanların kalpleri incinmesin  zaten o nazik bedenleri  kışın şiddetine, yağmuruna, fırtınasına tahammül edemezlerdi ki....

 



Hazan gelecek baharın misafirlerine yer açmaktır....

 
Hoşça kalın.

1 Ekim 2013 Salı

KİTAPLAR

                                                           
                                                           MERHABALAR,

            Hayatta edindiğimiz yararlı ve zararlı alışkanlıklar birden bire oluşmuyor, bizde ikinci bir fıtrat haline gelmesi için iradeli olarak, tekrarlamak gerekiyor. Başta zor ve sıkıcı da olsa, pes etmeden, bazen kendimize rağmen oturtmak gerekiyor. Mesela çok basit bir örnek, diş fırçalama alışkanlığının kazanılması gibi.

            Bir annenin veya ebeveynin evlatlarına kazandırması gereken en hayati, olmazsa hiç olmaz, en değerli alışkanlık kitap okuma alışkanlığıdır bana göre. Bilginin kaynağına ulaşma, aslında bir anlamda her türlü problemin çözüm reçetesi gibidir. Bir insanın mutlu olması, hayatı doğru anlamlandırması, kendini tanıması, başta kendisi ve  toplumla barışık olması için okumayı öğrenmesi gerekiyor. Kitap okumak hayatı doğru okumayı öğretiyor çünkü... Olayların dilini, hikmetini, verdiği mesajı, ancak okuyan, düşünen ve sorgulayan insan daha iyi kavrıyor ve anlamsız ve amaçsız  hiç bir şeyin olmadığının fark ederek huzur buluyor.         
          Tabii model olmak en etkili ve kalıcı öğretme metodu. Şahsen kendi hayatımda kitap okumanın bende bu kadar yer etmesinde babamın etkisinin tartışılmaz olduğunu düşünüyorum. Bizlere sözle hiç bir zaman "evladım kitap okumak iyidir, güzeldir, faydalıdır" gibi nasihatlarını  hiç hatırlamıyorum ama onun kitapsız geçen bir gününü de bilmiyorum, ki o bedenen buralardan gideli yirmi yılı aştı ama sözlerinin ve davranışlarının etkisi, izi hiç bir zaman eskimedi, hep kendini hissettirdi. Demem o ki kitap okumak demek onu yaşamak, hayata geçirmek, içselleştirmek....onunla bezenmek belki  boyanmak demek....

            Biz ev olarak her akşam okuma saati yapıyoruz. Hem herkes bir arada oluyor, okuduklarımızı da tartışıyoruz ama ben çocuklara okumak, çok iyidir, çok güzeldir demeden duramıyorum... Hoşça kalın...

23 Eylül 2013 Pazartesi

Gölcük gezisi







                                                                       Merhabalar,
            Cumartesi sabahı erkenden yola koyulduk. Öğretmen arkadaşlar eşli günübirlik Bolu - Gölcük gezisi tertip etmişlerdi. Aslında iyi bir fikirdi ama bu kadar soğuk olacağını düşünmeliydim. Yolculuğu öğrenciliğimden beri severim aslında, kendimle baş başa kalmayı, düşünmeyi, hayal kurmayı, plan yapmayı ..... O nedenle çok iyi bir yol arkadaşı olduğum söylenmez. Ben susmayı, yolları, doğayı , manzaraları dinlemeyi severim.
          Çamlıdere'de kahvaltı için mola verdik. Herkesin pastası, böreği, keki envai çeşidiyle masayı donattı. Termoslarda çaylarımız...Soğuk havayı atmosferin sıcaklığı ve bereketi ısıttı. Kahvaltıdan sonra fazla vakit kaybetmeden tekrar yola koyulduk. Bolu'dan sonra yaklaşık on beş dakika ağaçların arasından dağa doğru tırmanıyorsunuz ve dağın tepesinde ,vadinin ortasında muhteşem bir doğa harikası .... Gölcük ....
          Ağaçların, yeşilin, mavinin , gölün  de insanı dinlendirdiğini , rahatlattığını, huzur verdiğini hepimiz biliyoruz da, bunların  insan için  ruhen bir doygunluk sağladığını fark ettim. Değil mi ki yeşilden yani tabii ortamlardan uzun süre -mesela kışın- uzak kaldığımızda nasıl ihtiyaç duyuyoruz doğayla iç içe olmayı, piknik yapmayı... demek ki tabiat da insan için bir rızık,  yani  gözümün rızkı,  gıdası. Rengarenk ağaçlar, sakin ve sessiz bir göl ruhuma, adlandıramadığım kimi duygularıma, hislerime, belki hücrelerime, gözüme, gönlüme, yüreğime iyi geldiğini, gözü yaratanın onu tatmin eden rızıkları da pek güzel ve cazip yarattığını fark ettim. Yoksa yemek yemekle gözün karnı gönlü doymaz .... ona hitap eden daha çok böyle harika manzaralardır  diye düşündüm. Tabiatın fon müziği de kuşların cıvıltısıyla oluşturulmuş , bu da kulağın rızkı herhalde... vesselam her organa kendine münasip onu mutlu edecek nimetler veren Zat ne kadar cömert ve ince düşünceli....
        Hafta sonundan  notlar... sesli düşünüp sizlerle paylaşmak istedim...Ailenizle sizler de gidin.
        Hoşça kalın...

16 Eylül 2013 Pazartesi

Unutulmaz yaşananlar...

 
Merhabalar,
 
          Aslında böyle blog yazılmaz, ben de farkındayım, bir görünüp bir kaybolunmaz gizemli yıldızlar gibi... Ama insan yazmayınca yazılmıyor işte... Mazeret üretmeye gerek yok, hayatın hızlı akışı içersinde yeteri kadar önem vermiyoruz ki fırsat oluşturamıyoruz... Doğrusu bu biraz da hakkıyla yazamıyor olma vehmi, düşüncesi...olmasa da oluyor gibi duygular v.s.
 
 
        Ama okullar başladı,  kuşlar yuvadan uçtu, ev hanımı anneler kendileriyle baş başa kaldı. Ve kocaman bir soru belirdi zihinlerinde...??? Acaba tatilde çocuklarıma güzel hatıralar bıraktırabildim mi?  Onlar bizim de misafir olduğumuz dünyada, bizim  evin misafirleri aslında... çok  değil, uzak da değil, beş yıl belki, on yıl gibi bir zaman sonra tamamen uçacaklar uzak diyarlara...Belki yılda bir kere, bayramdan bayrama gelebilecekler yanımıza....Bu çocukluk döneminde bırakılan hatıralar, yapılan fedakarlıklar, onların tatlı sinelerine işlenecek de...aah canım annem.... canım babam sizin yeriniz çoook başka... deyip baba ocağı burunlarında tütecek...ve sizin yanınızı tercih ettirecek...  Bunun için beş yıldızlı otellerde, tatil beldelerinde tatil yaptırmak değil illa ki, ama anneliğin sıcaklığını iliklerinde, babanın verdiği güven duygusunu yaşamının her karesinde hissedecek, işte o zaman hatıralar onları sizin eve sürükleyecek....