"Üslub-u beyan, aynıyla
insan" dermiş eski insanlar. Yani insan özünde gizlidir, sözleriyle
kendini ele verir. İnsanın dili kalbinin aynasıdır. Kalbinde ne varsa dile
dökülen onun yansımasıdır. İnsanın konuşması karakterini, kişiliğini, hatta ruhunu
yani kendini tanımlar, açar.
Güzel bir kalbin seslendirilmesi
olan dil, dilin seslendirdiği güzelliklerden de yine kendisi de etkilenir. Yani
kalb ve dil birbirleriyle sürekli alış-veriş halindedir. Kalpten süzülen dili,
dilden dökülen kalbi etkiler.
"Kılıç yarası onulur, dil
yarası onulmaz" ifadesiyle atalarımız kırıcı ve yaralayıcı söz, mimik ve
davranışların aylar, yıllar geçse de buruk izinin etkisinin kaybolmayacağını
ifade ederler.
Bu nedenle "ya hayır konuş,
ya sus" düsturu bizim için belirleyici bir üslup olmalıdır. Çok ve
lüzumsuz konuşma zaman ve kelam israfına neden olmaktadır. Asıl olan az ve öz
konuşma olmalıdır. "Çok konuşanın çok sakatatı olur" ifadesi; amaçsız
konuşmalarda yalan, dedikodu sui-zan gibi
yanılmalara düşme tehlikesi olabileceği
vurgulanmaktadır.
Maalesef günümüzde toplumsal bir kangrene
dönüşen ve "olanı söylüyoruz" aldatmacasıyla insanların arkasından,
duydukları zaman üzülecekleri dedi-koduları yapmak sıradan, vicdanı incitmeyen,
koyu muhabbetlerin konusu olmaktadır. Oysa seviyeli insan nezih üslubunu, temiz
, berrak ifadesini her şartta korumaya çalışandır. Onurlu, güçlü kişilerin
başkalarının arkasından onların hoşlanmayacağı şekilde konuşarak
güvensizlik, sadakatsizlik yapmamaları beklenir. İnsani olan iç- dış uyumunu
korumak.
Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu(zehirli) aşı, yağ ile bal ede bir söz.Yunus Emre.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder