Öteden beri okuduklarım ,
izlediklerim, dinlediklerim hep etkiler beni, bir kulağımdan girip diğerinden
çıkmaz. Süzer, tartar, değerlendirir doğruluğuna inandığım, kaynağına ,kimin
söylediğine güvendiğim bilgileri kullanırım, hayatıma taşırım, başkalarının
deneyiminden faydalanırım. Biraz
temkinliyim, bilgi de seçiciyim, güvenirliğinden emin olmadan, sorgulamadan
zaten o bilgiye talip de olamam. Mesela maydonozun çok sağlıklı mı olduğunu öğrendim, kahvaltıma
yeşillikler katarım. Bugüne kadar öğrenmeye ihtiyacım hiç azalmadı; nasıl
öğrenci olmalıyım, nasıl başarılı olmalıyım, nasıl kendimi geliştirmeliyim,
nasıl eş olmalıyım, nasıl anne olmalıyım, nasıl ergen annesi olmalıyım, nasıl
çocukların sınav stresini hafifletmeliyim, nasıl insan olmalıyım ben bunları hep
okuyarak, ehlinden öğrenerek yaşamaya çalıştım. Gerçi insan nisyandan
alınmıştır, unutmaya yatkındır. Ama hayata geçirilebilenler kar oluyor. Hata yapmadım mı, tabii ki yaptım, ama
muhtemel hataları en aza indirgemeye
çalıştım. Beni rahatlatan, ferahlatan, işimi kolaylaştıran bilgileri
paylaşmadan yapamadım....
Bunları
neden mi anlatıyorum, bir bilgi var ki, bir gerçek var ki ben ondan hep kaçtım,
çoğu insan gibi ..... onu görmezden, duymazdan, bilmezden geldim. Çünkü soğuk
duruyordu, biraz da ürkütücüydü.... Hani meclislerde kazara değinilecek olsa
"aaa şimdi güzel şeyler konuşalım, bu da nerden çıktı" deyiverdiğimiz
, düşünerek dahi olsa moralimizi bozmak istemediğimiz o gizemli konu....
Ölüm....
Bir
yakınımın tavsiyesi ile birkaç hafta önce bir TV kanalında yayınlanan ölüm
konusunu dün akşam izledim, dinledim. Ölümün farklı bir perspektifle
anlatıldığı, gerçeklerden kaçarak değil, bilerek ve gereği yapılarak yaklaşmak
gerektiğinin anlatıldığı dolu dolu bir program. Evet tabii ki çok etkilendim.
Anladığım ve yorumladığım şekliyle bir kaç kısmını sizlerle paylaşmak
istiyorum, korkutucu değil merak etmeyin güzel, ben beğendim.
1.Kabir
hayatı; arkadaşlarını, yoldaşlarını
dünyadayken bizim hazırladığımız, seçtiğimiz bir hayat... ama farklı bir boyutta. Yapılan iyiliklerin, değerlere yaptığımız
yatırımların; sosyal sorumluluklar, dürüstlük, doğruluk ,yardımseverlik,
sadakat, affetme, adaletli, iffetli
olma, cömertlik, tevazu, amel, İLİM bunların kabir hayatında suretlere, cisimlere dönüşeceğini, herkesin
bizi bırakıp gittiğinde, bunların bize
eşlik edeceğini ve asla yalnız
olmayacağımızı daha somut ve
net bir şekilde anladım.
2.Ölüm
düşüncesi kişiyi zayıflatmayacağı, onu kabullenerek yaşamanın kişiyi daha çok
rahatlatacağı ve güçlendireceği, zamanının kıymetini bileceği, yaptıklarının
muhafaza edildiği düşüncesinin daha çok gayrete vesile olacağı, ölümle barışık
yaşamanın kendimizle de anlamlı ve barışık yaşamaya, ertelediklerimizi
ertelememek gerektiğini anlamamızı sağlayacağını....
3.Hiç
kimsenin kendisine asla ölümü yakıştırmadığı ama ölmemek gibi bir seçeneğin
olmadığı, biz deve kuşu misali görünmemek için kafamızı kuma gömsek de ölümün
zamanı geldiğinde mutlaka bizi göreceği...o nedenle kaçmanın çare olmadığı, ona
göre yaşamak gerektiği...
4. Burada bırakacağımız şeylerin; dünyevi telaşlar, koşuşturmalar, meslek, kariyer, yazlık, kışlık, giyim, kuşam
bunların zaten fani olduğunu, bakiye dönüştürebilirsek olanları zaten yol arkadaşı olarak yanımızda götüreceğimizi.....anladım. Güzel yaşayabilmek ümidiyle Hoşça kalın.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilKesinlikle çok haklısınız. Kesinlikle...
YanıtlaSilDerdime; Ah Ederdim,
YanıtlaSilDerdim; Bana Derman İmiş,
Dermanı; Gökyüzünde Aradım,
DERMAN; Gönlümde Pinhan İmiş,......