Mart ayının ortalarına geldik. Günler süratle geçiyor ama pek farkında
değiliz. Bahar da yavaş yavaş kendini hissettiriyor. Bir iki günden beri biraz
daha soğuktu Ankara, rüzgarlıydı ama yine de iyiydi.
İnsanla
evren arasında inanılmaz bir bağ var. İnsan küçültülmüş bir evren sanki, yani
maddi yapısı-mana yapısı her şeyiyle kainat kadar muhteşem, sanatlı ve de değerli. İnsan hayatını mevsimlere benzetecek
olursak ; ilkbahar doğumu , yaz gençliği, sonbahar yaşlılığı ve kış ölümü hatırlatmıyor
mu? İlkbahar çok açık ve net bir şekilde öldükten sonra dirilmeyi hatırlatıyor, birebir
örtüşüyor. Kışın yaprakları dökülmüş
kupkuru bir ağaç aynı insan iskeletine benzemiyor mu ?
Karıncalar, sinekler, böcekler hepsi kışın nereye
kayboluyor?
Ölmüş
olan tabiat baharla diriliyor, yeryüzünde hummalı bir varoluş faaliyeti göze
çarpıyor. Ağaçlar tomurcuklanıyor,
çiçekler açıyor her tarafta, bin
bir çeşit canlı hayatla tanışıyor. Ve bu canlanma hareketi koca bir alanı kapsıyor, üç- beş değil
binlerce, milyonlarca canlı yeryüzüne teşrif ediyor ve çok olmaları düzen ve
kaliteyi bozmuyor. Hepsi çok sanatlı, hepsi harika. Yeni yeni hayvanların
böcek, sinek, karınca vs doğması, envai çeşit bitki ve meyvelerin oluşması hiç
bir karışıklığa sebebiyet vermiyor . Oysa bizler en fazla 1-2 şeyi bir arada
yapabiliriz. Üstelik hem hızlı hem mükemmel, hem kırıp dökmeden, malzemeleri
israf etmeden (yemek programlarındaki gibi) yapmak şampiyonluğu kazandırmıyor mu?
Uyumsuz,
ahenksiz, israf , gereksiz diyebileceğimiz bir şeyin icadına siz şahit oldunuz
mu ?
Ben olmadım, aksine peşi peşine
sayısız güzelliklerin var edildiğine, hiç bir özensiz , dağınık, eksik, fazla
olmadan tam kusursuz bir sanat ve denge içinde olduğunu fark edebiliyor
muyuz? Bence hayır, edemiyoruz, çünkü çok işimiz var,
ne etrafımıza bakacak vaktimiz, ne de güzellikleri anlamlandıracak bakışımız var? Öyle değil
mi???
Bahar
bahar gibi canlanmamıza, yeniden dirilişimize, hayatın güzel olan anlamını
kavramaya vesile olsun. Hoşça kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder