Merhabalar,
Bu
sabah bunu düşündüm, insan nasıl daha rahat eder, daha zahmetsiz, külfetsiz ve
daha mutlu yaşar?
Aslında Ramazan ayı geleli
işlerimi minimize ederek zamanımın genişlediğini, kendime ayıracak çok vaktimin
olduğunu, bunun da beni rahatlattığını fark ettim. Biz hayatımızı kendi
elimizle de biraz zorlaştırıyoruz. Her gün üç kez yemek hazırlamak, toparlamak,
yıkamak, temizlemek ciddi bir zaman kaybı olduğunu gördüm. Bence bayanlara en fazla zaman harcatan yer mutfak işleri.
Sonra Diyanet İşleri Başkanının Ramazan mesajında; " israflı sofralar
kurmayın, sadeliği tercih edin" gibi açıklaması beni bildiğimiz bir şey
olmasına rağmen etkiledi . Dünyanın bir çok yerinde insanlar aç ve felaketlerle
boğuşuyor. Suriye , Gazze, Afrika, Mısır ve daha niceleri. İşte doğru sözün böyle bir
yaptırımı var, hangi sözün kime nasıl
tesir edeceğini bilemezsiniz. Doğru ya, nefis terbiyesi yapılacaksa bu ayda nasıl
görkemli, şatafatlı sofralarda, abartılı menülerle olacak. Bu ramazan sadeliği
tercih ettim. Gerçi Ramazan ne kadar sade olmaya çalışsan da bereket akıyor her
yerden, her yandan. Evet bedenimizi değil de ruhumuzu doyuralım bu kez de
dedim. Öyle olunca işlerim hafifledi... Ben de rahat ettim...
Sonra
hayatımıza baktığımızda, uğruna
yorulduğumuz, belki de kimi zaman yoğunluğundan bunaldığımız, yetişememekten depresif
olduğumuz meşgalelerimiz olduğunu fark ettim. Bunların da kendi tercihimizle, zaruri
olmayan, emeğine değmeyen, kaybettirdiklerini karşılayamayan lüks
ihtiyaçlarımıza! isteklerimize kavuşmak için
değerli mi değerli zamanımızı, enerjimizi, sabrımızı, sevdiklerimizden
çaldığımız anlarımız olduğunu gördüm. Hep maddeyle mutlu olacağımızı
zannettiğimiz için manaya, öze yeterince zaman ayıramadık. Oysa madde
bozulmaya, ne kadar yeni de olsa eskimeye, kaybolmaya mahkum, ama mana öyle mi
? Mana ölümsüzdür. Kime karşı olursa olsun gösterilen sıcak bir ilgi; bir
çocuk, bir yaşlı, bir gence ayrılan zaman, ve onu içten dinleyen, hisseden,
şefkatle eğilen bir insan onlara daha anlamlı ve değerli ne verebilir? diye
düşündüm. Bu mana, bu sevgi, bu duygu unutulur mu, yıllar geçse de etkisi söner
mi?
Bu
çok değerli zaman diliminde düşündüm ki
mükellef sofralar kurmak için zaman kaybetmeyelim, muhasebe , özeleştiri yapalım,
varsa hatalarımız "ben yanlış yaptım" diyebilelim, ihmal
ettiklerimize koşalım, yapabilinecek çok güzel şeyler var, hep "ben mutlu
olayım" değil de başkalarını mutlu etmekle "ben huzurlu olayım"
diyelim.
Ben
de bu özel zaman diliminde mutluluğun sadelikte,
mütevazilikte, kolaylıkta gizli olduğunu fark ettim. Ve düşündüm ki bu hassas ,
kırılgan bedenimize, onun ölümsüz ve
mana kısmını oluşturan ruhumuza, taşıması
ağır olan fuzuli yükler yüklemeyelim, zaten senin ve benim sahibim her şeyi
düşünmüş, bize de sadece gönülden teşekkür etmek düşmüş....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder