16 Temmuz 2013 Salı

İNSANIN MUTLULUĞU NEREDE ?


                                                           Merhabalar,

 

 

            Bu sabah bunu düşündüm, insan nasıl daha rahat eder, daha zahmetsiz, külfetsiz ve daha mutlu yaşar?

          Aslında Ramazan ayı geleli işlerimi minimize ederek zamanımın genişlediğini, kendime ayıracak çok vaktimin olduğunu, bunun da beni rahatlattığını fark ettim. Biz hayatımızı kendi elimizle de biraz zorlaştırıyoruz. Her gün üç kez yemek hazırlamak, toparlamak, yıkamak, temizlemek ciddi bir zaman kaybı olduğunu gördüm. Bence bayanlara  en fazla zaman harcatan yer mutfak işleri. Sonra Diyanet İşleri Başkanının Ramazan mesajında; " israflı sofralar kurmayın, sadeliği tercih edin" gibi açıklaması beni bildiğimiz bir şey olmasına rağmen etkiledi . Dünyanın bir çok yerinde insanlar aç ve felaketlerle boğuşuyor. Suriye , Gazze, Afrika, Mısır  ve daha niceleri. İşte doğru sözün böyle bir yaptırımı  var, hangi sözün kime nasıl tesir edeceğini bilemezsiniz. Doğru ya, nefis terbiyesi yapılacaksa bu ayda nasıl görkemli, şatafatlı sofralarda, abartılı menülerle olacak. Bu ramazan sadeliği tercih ettim. Gerçi Ramazan ne kadar sade olmaya çalışsan da bereket akıyor her yerden, her yandan. Evet bedenimizi değil de ruhumuzu doyuralım bu kez de dedim. Öyle olunca işlerim hafifledi... Ben de rahat ettim...

 

            Sonra hayatımıza baktığımızda,  uğruna yorulduğumuz, belki de kimi zaman yoğunluğundan bunaldığımız, yetişememekten depresif olduğumuz meşgalelerimiz olduğunu fark ettim. Bunların da kendi tercihimizle, zaruri olmayan, emeğine değmeyen, kaybettirdiklerini karşılayamayan lüks ihtiyaçlarımıza! isteklerimize kavuşmak için  değerli mi değerli zamanımızı, enerjimizi, sabrımızı, sevdiklerimizden çaldığımız anlarımız olduğunu gördüm. Hep maddeyle mutlu olacağımızı zannettiğimiz için manaya, öze yeterince zaman ayıramadık. Oysa madde bozulmaya, ne kadar yeni de olsa eskimeye, kaybolmaya mahkum, ama mana öyle mi ? Mana ölümsüzdür. Kime karşı olursa olsun gösterilen sıcak bir ilgi; bir çocuk, bir yaşlı, bir gence ayrılan zaman, ve onu içten dinleyen, hisseden, şefkatle eğilen bir insan onlara daha anlamlı ve değerli ne verebilir? diye düşündüm. Bu mana, bu sevgi, bu duygu unutulur mu, yıllar geçse de etkisi söner mi?

 

            Bu çok değerli zaman diliminde  düşündüm ki mükellef sofralar kurmak için zaman kaybetmeyelim, muhasebe , özeleştiri yapalım, varsa hatalarımız "ben yanlış yaptım" diyebilelim, ihmal ettiklerimize koşalım, yapabilinecek çok güzel şeyler var, hep "ben mutlu olayım" değil de başkalarını mutlu etmekle "ben huzurlu olayım" diyelim.

 

            Ben de bu özel zaman diliminde mutluluğun  sadelikte, mütevazilikte, kolaylıkta gizli olduğunu fark ettim. Ve düşündüm ki bu hassas , kırılgan bedenimize, onun ölümsüz ve mana kısmını oluşturan ruhumuza, taşıması ağır olan fuzuli yükler yüklemeyelim, zaten senin ve benim sahibim her şeyi düşünmüş, bize de sadece gönülden teşekkür etmek düşmüş....

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder